BU NE BE, ALIN SİZİN OLSUN
Acımasız bir dünya savaşı devam ediyor; hem ülkeler arasında, hem toplumda, hem ailede, hem de bireysel ilişkilerde.
İnsanlar birbirleriyle kıran kırana savaşırken elde ettikleri koca bir hiç.
Bireysel olarak her gün bir sıkıntı ile karşı karşıyayız.
Bir gün sen hasta oluyorsun, bir gün eşin, diğer gün çocuğun, başka bir gün anan baban, kardeşin hasta olur.
Ağrılar, sızılar, ameliyatlar, ölümler hiç eksik olmuyor.
Tam çekyata uzanırsın dinlenmeye; bir telofon; filan hasta, acil kaldırıldı; bir telaş, bir acele, koş hastaneye.
Gece bir telefon gelir, filanı kaybettik... Bir çöküş, bir hüzün, ne yapacağını şaşırırsın.
Bir gün bir trafik kazası haberi; en yakınından acı haber gelir.
Bir başka gün kavga haberi, filan hapse düştü...
Aile içi kavgalar, kardeş kavgaları, miras kavgası, ortaklık kavgaları, komşu kavgası, park kavgası nihâyet karakol, mahkeme.
Dünyada müslümanlar zulüm altında, öldürülür, aç susuz bırakılır, vatanı elinden alınır; fiziki bir şey yapamazsın, kahrolursun.
Bazıları canını dişine alır, aktivist olur, mazlumun sesini duyurmaya çalışır; dönüşte bir halt etmeyenler tarafından eleştiri bombardımanına tutulurlar.
Siyasi yönden, makam kapma, birbirini karalama savaşı acımasızca, seviyesizce devam eder.
Bir esnaf komşusuna gelen müşteriyi kapmak için çırpınır.
Dünya bu, insanlık bu, hakikat bu! Sana da huzur yok, bana da, ona da yok.
Bu savaş, bu kavga niye? Kazananı yok!
O halde, tüm bu soruların cevabı şu iki âyettedir. Dikkate alınsın yeter:
"O, hanginizin daha güze amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır."(Mülk:2).
"Biz sizi biraz korku, biraz açlık ve biraz mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmeyle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele!( Bakara:155).
Başka çözüm aramayın!












