Mare Prensky, "Dijital yerliler ve Dijital göçmenler" kavramını ilk kez kullanmış ve literatüre kazandırmıştır.
Sizce Maral Prensky bu kavramlarla neyi anlatmak istemiştir?
Dijitalleşen dünyada nereye evriliyoruz?
Kuran-i bir ifadeyle "Fe eyne tezhebun?" Bu Gidiş Nereye? diye sorduğumuzda nasıl bir cevapla karşılaşıyoruz?
Evlerde ve ellerde dijital aletlerin olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Otururken, yürürken, konuşurken, toplu taşımada. Her odada kalorifer peteğinin yanında saatlerce sosyal platformlarda vakit geçirip uyuya kalanlara şahit oluyoruz. Öyle ki bu bazen çekilmez oluyor. Anne babalarla çocukları karşı karşıya getiriyor. Onlar istiyorlar ki kendileriyle konuşulsun kendileriyle ilgilenilsin. Telefonlarda internette vakit geçirip iki büklüm olan çocukları görünce bir taraftan üzülüyorlar bir taraftan da söz geçiremedikleri için hayıflanıyorlar. Dijital yerliler ve Dijital göçmenleri yenilikçiler ve gelenekçiler şekli de ifade edebiliriz.
Aziz dostlar! Göç, tarihsel bir olgudur. Hz. Adem'den (a.s) günümüze değin varlığı devam eder. Bireyler ya fiziki mekanını değiştiriyor ya da dünyasını. Göçler; beyin göçü, mevsimsel göç, turizm göçü, inanç göçü, ruhsal göç, işçi göçü, yayla göçü gibi alt guruplara ayırabiliriz.
Ancak Mare Prensky, "Dijital yerliler kavramıyla günümüz gençlerini/yeni nesil Z kuşağını; Dijital göçmenler kavramıyla da geleneksel bir yaşam tarzı olan teknolojiden uzak ‘eski toprak' diyebileceğimiz büyükler için kullanmıştır.
Peki, genç kuşakla eski toprak(bu tabiri kendim tercih ediyorum) arasında ne fark var?
Büyükler bizim atamızdır. Onlar gün görmüş tecrübe sahibi insanlardır. Bizler onların şefkatiyle, duasıyla büyüdük. Onların elinden tutarak yürüdük. Onların ayak izlerini ve gölgesini takip ettik. Gün geldi sığınacak limanımız gün geldi mürebbimiz oldular. Bu nedenle atamıza çok şey borçluyuz. En azından vefalı olmalıyız diye düşünüyorum. Yazıyı, tekerleği onlardan öğrendik. Arabakullanmasını, sapanla toprağı ekip biçmeyi, fabrikada çalışmayı, emeği- ekmeği, alın terini biz onlardan öğrendik. Adına toprak dediğimiz vatanda onlardan bize kalan emanet.
Ne var ki büyükler her şeyi bilecek her şeyden anlayacak her şeyin uzmanı olacak her konuya hakim olacak diye de bir kural yok. Onlarında es geçtiği, anlamadığı, soğuk baktığı, acemisi olduğu alanlar vardır elbet. İşte bu alanlardan biride günümüz teknolojisinden uzak kalmaları dijital ortama ayak uyduramamaları gelir. Bu gayet tabidir. Silah kullanmasını bilmeyen birinin eline silah verdiğinizi düşünün. Kullanamaz çünkü acemidir. Mare Prensky, bu yabancılaşmaya, teknolojinin dilinden anlamayanlara kendi tabiriyle "Dijital göçmenler" demiş.
O halde bu alemin kralı kim? Dönemin teknoloji cambazdanlar, hokkabazları kim? Mare Prensky, bunlar içinde "Dijital Yerliler “tabirini kullanmış. Mare'ye göre dijital yerlilerin özellikleri şunlar.
Telefon, tablet, bilgisayar, yapay zeka gibi teknolojik ortamda yetişmiş eli yatkın , kabiliyetli, sanal ortamdan anlayan sosyal medya platformları istediği gibi kullanan sürekli etkileşim halinde olan zamanını daha çok internette geçirenler. Bu dijital yerlilere yeni nesil Z kuşağı ya da teknofest kuşağı denilebilir. Geleceğe yön vereceklerinde bunlar olduğu söylenebilir.
Dijital yerlilerle dijital göçmenler iç içe yaşıyor. Ötekileştirmek yerine her İkiside birbirini anlamalı birbirinden istifade etmeli. Yaşlılar kendilerine göçmen gözüyle bakıyor kısa bir süre sonra bu dünyadan ayrılacaklarını sanıyor. Dijital yerlilerde unutmasın ki bu şatafatlı dünya kendilerine de kalmayacak. Her yeni eskiyecek. Devir döner gün gelir onlar da anlamaz onlara da soğuk gelir insanlığın yeni keşifleri.