Büyük adı gibi büyüktür. Kendini bilen konumunu bilendir. Büyük, birikimlidir, tecrübe sahibidir. Hayat büyüklere acıyı, hüznü, kederi, varlığı, yokluğu tattırmıştır. Yormuştur büyüklerimizi hayat. Yetmezmiş gibi kalplerini kırmışızdır onulmaz yaralar açmışızdır. Kimi zaman unutuverdik görmezden geldik. Adına kader deyip kederlendirdik, yalnızlığa itiverdik.
Peki ya küçükler? Adı gibi onlar da hep küçüktü küçücekti.Onlarda büyüyecek adam olacaktı. Vatanı milleti için mücadele edecek, gözünü esirgemeden şehit düşecekti. Ama şimdilik onlar küçük. Küçükler ne mi yapar? oyun oynar, kırar döker, saçar savurur. Affedilmeyi bekler. Kimi zaman üzerler ama olsun onlar masumdurlar. Bahar çiçekleri gibi hep tazedirler mis gibi kokarlar. Küçükler, yarınlarımız, umudumuz. Ayak izlerimizi takip eden iz süren kâşiflerdir. Küçükler heveslidir öğrenmek adına sorar, sorar, sorar.
'Hoş gör ki hoş görülesin' sözü söyleyen gibi ne güzel bir söz. Bazen göz yummak lazım. Bazen duymamak bazen tecahülü ârif yapmak lazım. Bazen yaşına vermek, bazense bağrına basmak,bağışlamak lazım.
Yüreklere tesir eden bir başka söz: "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz. Küçüklerine merhamet etmeyen büyüklerine saygı göstermeyen bizden değildir”. Evet, bu söz sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin o mübarek dudaklarından dökülen sözlerden sadece bir kaçı.
Büyükle küçüğün ya da tam tersi küçükle büyüğün arasında ki ilişkinin nasıl olması gerektiğini bizlere gösteriyor.
Günlerden birgün adamın biriHz. Muhammed’e (S.a.v) "Benim on tane çocuğum var. Hiç birini kucağıma almadım onları öpmedim"der.Bunun üzerine peygamberimiz "Allah senin kalbinden merhameti almışsa ben ne yapabilirim" diyerek yukarıda bahsettiğim merhamet hadisini zikreder.
Sevgili dostlar! İşin özü Merhamet. Her şey merhametle başlar. Merhamet vicdandır. Vicdan ise yürektir, yürektekihistir. Kimi zaman yürek sızlamaya başlar. Pişmanlık duyar. İşte o an vicdanın bir şeylerden rahatsız olmuş demektir. Vicdanları rahatsız eden şeyler kötülüktür. Kötülük ise salih amelin iyiliklerin tam zıddıdır. Demek ki insan evvele merhametli olacak. Merhamet kalpleri yumuşatır, sabrı artırır, öfkekontrolü sağlar.
Merhametin sınırı yoktur. Ah bir gösterebilsek. Küçüklere, komşulara, hayvanlara, çiçeklere kısaca soluyan solumayan tüm yaratılanlara. Büyük veli Hz. Mevlana’nın dediği gibi “Yaratılanı sevmeli yaratandan ötürü”. O zaman dünyamız daha güzel olacak. Hem İnsan merhameti sayesinde müşfik olur.
Büyükler, büyüklerden kastım akrabalarımız, ileri gelenler, birinci derce yakınlarımız. Her daim aranıp sorulmayı bekler. Torunlardanyeğenlerden, küçüklerden. Çünkü böyle bir beklenti içinde olmaları onların hakkı.
Bayram ve cuma hutbelerinde hoca efendiler bu konuyu hep dile getirirler. "Sılay-ı rahim yapın bağlarınızı güçlendirin. Akrabalık bağlarınızı koparmayın. Küçükler büyükleri ziyaret etsin. Gitme fırsatı olamayanlar telefon etsin. Hal hatır sorarak büyüklerin gönlünü ve hayır duasını alın”. Ne güzel değil mi? Şu dinin öğretilerine bakar mısın?
Gelmeyene gitmek, aramayanı sormak başak misali başı öne eğdiren güzel huylardır bunlar. Kibir yok, gurur yok. iki M birleşince üçüncü M hasıl oluyor. 3M den kastım: Merhamet ve Mütevazilikten Muhabbet hasıl olmuş.
Hülâsa; büyüklerimizi terk etmeyelim. Tek başına bırakmayalım. Arada mesafeler olsada onlara bir telefon kadar yakın olduğumuzu hissettirelim. Onların hayır dualarını alalım. Alalım ki rızkımız bereketli ömrümüz bereketli olsun.
Ne mutlu merhamet peşinde koşanlara!
Ne mutlu rahmet kapıları açanlara!
Ne mutlu büyüklerin duasını alanlara!
Esen kalın..